5 Mart 2015 Perşembe

Sosyal Medya, Sosyal Ağlar ve Karşınızda: Sosyal Hastalıklar

Sosyal medya, çok hızlı bir şekilde bilgiyi ya da haberi üretmekte; sosyal ağlar ise bunu çok geniş kitlelere yine aynı hızda yaymaktadır. Kullanıcı hem bu bilginin üretilmesinde hem de yayılmasına aktif olarak yer almaktadır. Peki, hızla akan bu bilgi trafiğine adapte olmaya çalışan insan, psikolojik olarak bu durumdan nasıl etkilenmektedir? Evet, yazımızda sosyal medya ve ağların insan psikolojisini nasıl etkilediğini ele alacağız.
119. Amerikan Psikoloji Birliği Yıllık Kongresi’nde (119. Annual Convention of the American Psychological Association) sosyal medya ve sosyal ağların genç kullanıcıya ve özellikle de ergenlere etkisi tartışılırken, California State University’den Lary D. Rosen, Genel Kurul konuşmasında bu etkileri iki başlık altında ifade etmektedir: Sosyal ağların faydaları ve zararları.
Bu fayda ve zararlara geçmeden önce faydası mı çok zararı mı çok diye baktığımızda görünen o ki sosyal medya ve ağların kullanıcının psikolojisi üzerindeki olumsuz etkisi daha çok göze batmaktadır. Özellikle ergenlerin bilinçsiz kullanımları, sosyal ağları bir sosyalleşme aracı olmaktan çıkarıp daha ağır psikolojik sorunlara neden olan bir araç haline getirmektedir.

Sosyal Medya ve Sosyal Ağların Kullanıcı Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Sosyal medya ve ağlar uzun süreli ve aşırı bir şekilde kullanıldığında kişi üzerinde narsist eğilimlerin baş göstermesine sebep olmaktadır. Bilindiği üzere narsistik, bir kişilik bozukluğu olup, narsist kimseler sürekli ilginin kendi üzerlerinde olmasını isteyip, diğer insanlara karşı aşağılayıcı ve egoist bir tavır içerisine girmektedirler. Sosyal ağların kişi üzerinde oluşturduğu her paylaştığı girdinin beğenilmesi güdüsü, bu tür eğilimlere sebep olmakta ve kişi günlük hayatında da sürekli takdir edilmeyi, beğenilmeyi çevresindeki insanlardan beklemektedir.
Diğer yandan temelinde bir sosyalleşme aracı olarak bilinen sosyal ağlar amacının tamamen aksine anti-sosyal kişiliklerin oluşmasına imkân tanımaktadır. Gerçek hayatta, kendini ifade edemeyen içe kapanık kimseler, sosyal ağlarda kendilerini çevresine gösterme gayretine girmekte ve sosyalleşmeye yönelik arayışlarını sosyal ağlarla bastırmaya çalışmaktadırlar. Kişi, gerçek hayatta yapamayacağı birçok davranışı sosyal ağlarda yapma arayışına girmektedirler. Bu ise onları gerçek hayattan daha da soyutlayıp, sosyal ağlara bağımlı bir kişilik kazanmalarına sebep olmaktadır.
Lary Rosen konuşmasında, sosyal ağların olumsuz etkileri arasında manik epizodu ve agresif davranışları da saymaktadır. Mani, kişide olağanüstü bir seviyede ve yersiz olarak gerçekleşen kendini çok iyi hissetme halidir. Manik kimselerde sürekli bir neşe, coşku, keyif hali olup; bu duruma çabuk sinirlenme, taşkınlık, kızgınlık halleri de eşlik etmektedir. Mani ile sosyal ağların arasında doğrudan bir bağlantı kurmak zor olsa da yapılan araştırmalar, sosyal ağ bağımlılığının mani gibi ağır depresif davranışlara yol açabileceğini de bize göstermektedir.
(Yandaki grafik; kişilik bozukluklarından narsizm, ADHD (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) ve stalking (bir kişiye rahatsız edercesine takip etmek, hakkında her şeyi bilmek istemek) ile sosyal ağlar arasında ilişki kurmaktadır. Tabii ki böyle doğrudan bir ilişkilendirme yapmak doğru olmayabilir ancak yatkınlık bağlamında değerlendirmek bize fikir vermesi açısından doğru olacaktır.)
Bununla birlikte, yoğun sosyal medyayı ve teknolojiyi kullanan kimselerde anksiyeteye yatkınlık olduğu da öne sürülmektedir. Anksiyete ağır bir psikolojik rahatsızlık olup, kişideki yoğun kaygı, endişe, gerilim, korku halini ifade etmek için kullanılmaktadır. Anksiyete bozukluğu olan kimseler çevresinde kayıtsız kaldığı birçok şeyden etkilenmekte ve çevresinde gerçekleşen her olayın sonucundan endişe duymaktadırlar. Bu durumu, sosyal ağlarla çok basit bir şekilde ilişkilendirebiliriz. Birçoğumuz sosyal ağlarda paylaştığımız bir gönderinin beğenilip, beğenilmeyeceği; nasıl yorumlanacağı gibi kaygılar yaşayabiliriz. Tabii ki bunlar psikolojik bir sorun seviyesinde değildir ancak aşırı kullanımlar, kişinin sosyal ağlardaki çok basit davranışlarının sonucundan büyük kaygılar duyması gibi sonuçlar doğurabileceğinden, anksiyeteye sebep olabileceği düşünülmektedir.
Facebook hesaplarını sürekli kontrol eden, internet bağımlısı öğrencilerin ders notlarında düşüş olduğu da bilgi notu olarak aktarılmaktadır.
Son olarak, zamanlarının çoğunu sosyal ağlarda harcayan kimselerin depresif eğilimler gösterdiği de araştırmalarda saptanmıştır. Ayrıca, bu kimselerin gelecekteki psikolojik rahatsızlıklara daha duyarlı olacağı da öne sürülmektedir. Gerçekten de iddia edilen bu psikolojik rahatsızlıklar ve geleceğe yönelik olası sağlık problemleri, sosyal medya ve ağları kullanırken ne kadar bilinçli olmamız gerektiğini ve uzun süreli olarak bu ağlara bağımlı bir hayat sürmememiz gerektiğini göstermektedir. Tabii ki bu rahatsızlıklar, sadece sosyal medya ve ağların bilinçsiz kullanımından değil ama bunun yanında bireyin kişilik özelliklerine ve genetik yatkınlığına da bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak herkesin psikolojik sağlığını riske atmadan, bu tür rahatsızlıklara yatkınlığı olabileceği ihtimalini gözeterek hareket etmesi gerektiğini söylemek yerinde olsa gerektir.
Sosyal Medya ve Sosyal Ağların Kullanıcı Üzerindeki Olumlu Etkileri
Facebook’ta fazla zaman harcayan genç yetişkinlerin çevrimiçi arkadaşlarına “sanal empati (virtual empathy)” göstermede daha başarılı oldukları ifade edilmektedir. “Sanal empati” ile anlatılmak istenenin ne olduğunu anlamadığım için yorum yapmaktan kendimi sakınıyorum.
Öte yandan, amacına uygun kullanıldığında gerçekten de sosyal ağlar bireylerin sosyalleşmesinde olumlu etki sağlamaktadır. Bilinçli kullanım, kişinin kendisini çevresindeki insanlara karşı ifade edebilmesi yeteneğini geliştirmektedir. İnsanlar, çevresindeki arkadaşlarıyla sürekli iletişim halinde kaldıkları ve bilgi paylaştıkları için yalnızlık duygusunun neden olacağı depresif düşüncelerden uzak kalmaktadırlar. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi aşırı kullanımlar, sosyal ağların amacının tam tersine bir anti-sosyalleşme aracına dönüşebileceğini de unutmamak gerekir.

Böylelikle sosyal medya ve ağların kişinin psikolojisi üzerindeki etkisini de belirtmiş olduk. Olumsuz etkilerin daha önemli olduğundan mı dersiniz yoksa olumlu etkilerin azlığından mı ama ortada bir gerçek var ki sosyal ağlar insan psikolojisi bağlamında üzerinde hassasiyetle ve önemle durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle araştırma, kişilik oluşturma sürecinde olan ergenlerin bu ruhsal problemleri daha çok yaşayabileceğini ortaya koymaktadır. Ailelerin, bilinçli kullanımı teşvik etmeleri önerilmekte ve ailelere yasaklayıcı önlemler alınmaması gerektiği konusunda uyarılar yapılmaktadır. Bu bağlamda, aileler yasaklar yerine çocuklarıyla konuşmalı ve onları dinlemelidir. Bu iletişim hali, çocukların ailesinden uzak ve bilinçsiz kullanımlarının önüne geçeceği için, sosyal ağların zararını en aza indirip, onu sosyal bir fayda aracı haline getirecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder